0232 445 78 25 0232 445 78 25 info@altiparmakhukuk.org

Bilgi Notu 2023-01:Temiz Hava Hakkı

Altıparmak Hukuk Bürosu olarak “Temiz Hava Hakkı” konusunda hazırladığımız bilgi notunu sivil toplum kuruluşları, yurttaşlar ve hukukçuların ilgisine sunuyoruz.

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 28 Temmuz 2022 tarihinde yapılan 76. Oturumunda alınan A/RES/76/300 sayılı kararla[1]“temiz, sağlıklı ve sürdürülebilir bir çevrede yaşama' evrensel bir insan hakkı olarak tanındı. Türkiye de bu karar lehine oy kullanan 161 ülkeden biri. 

Temiz ve sağlıklı hava soluma hakkı, BM İnsan Hakları ve Çevre Özel Raportörü’nün vurguladığı gibi, sağlıklı ve sürdürülebilir bir çevre hakkının temel unsurlarındandır. Hava kirliliğinin insan sağlığı bakımından etkilerinin tehlikeli boyutlara ulaştığı bu dönemde hava kirliliğinin ne olduğu, nasıl ölçüldüğü, insanlar üzerindeki etkileri ve hukuki durumu tespit etmek istedik.

Bilgi notumuz, temiz hava hakkına ilişkin kavramları, bu hakkın önemini ve hukuki çerçevesini çizmeyi amaçlıyor.

Doğanın hakkını savunmak ve çevresel adaleti güçlendirmeye hizmet edecek bilgi, karar ve mekanizmaları sizlerle paylaşmaya devam edeceğiz. 

Altıparmak Hukuk Bürosu

Hazırlayan: Stj. Av. Mesut Bilicitürk

BİLGİ NOTU

2023-01

TEMİZ HAVA HAKKI

1.  Temiz Hava Hakkı Nedir?

Partiküller, kükürt dioksit, azot oksitler, virüs, mikrop ve akar gibi kirleticilerin bulunmadığı, oksijen oranı yüksek olan havayı “Temiz Hava” olarak tanımlayabiliriz.

20. yüzyıldan bu yana teknolojik gelişmeler, sanayileşme faaliyetleri ve fosil kaynaklı yakıtların kullanımının hızla artış göstermesi, birlikte nüfus ve tüketim alışkanlıklarının değişmesi, kentlere göçlerin artması sonucunda hava kirliliği insan hayatını tehdit eder hale geldi. Geçmişe baktığımızda, hava kirliliğinin tehlikeli boyutlara ulaştığı devletlerin örnekleriyle karşılaşırız. Bunlardan birisi de Birleşik Krallık ’tır.

1952 yılında İngiltere’nin başkenti Londra’da “Great Smog Of London” (Londra’nın Öldüren Sisi) adı verilen bir olay yaşanmıştır. Havanın alışılmadık derecede soğuması ve çoğunlukla kömür kullanımının da etkisiyle Londra’nın üzerinde kalın bir duman tabakasının oluşması sonucunda, yaklaşık 12.000 kişi ölmüş ve 25.000 kişi hastalanmıştır. Basit bir hava kirliliği gibi görülebilecek bu olayın, insanların yaşam ve sağlık haklarını etkilediği deneyimle öğrenilmiştir. Bu ve buna benzer pek çok olay incelendiğinde temiz hava hakkının aslında temel bir insan hakkı olduğu gerçeğiyle karşılaşmaktayız.

2.  Temiz Hava Hakkının Dünyadaki Gelişimi:

Hava kirliliğinin etkilerinin dünyanın dört bir yanında hissedilmesi üzerine, temiz hava hakkı ile bağlantılı olarak, hava kirliliğini kontrol altında tutmaya yönelik ilk yasal düzenlemeler, 20. yüzyılın ortalarında görülmektedir.

1948 yılında çelik ve çinko sanayinin yaygın olduğu ABD’nin Pennsylvania eyaletinin Donora şehrinde “Donora Smog” (Donora Dumanı) adı verilen sanayi kaynaklı şiddetli hava kirliliği yaşanmıştır. Bu dumanın birkaç gün boyunca şehrin üzerinde kalması sonucunda ise en az 20 kişinin dumandan zehirlenerek hayatını kaybettiği ve binlerce insanın hasta olduğu bilinmektedir. İlerleyen süreçte hava kirliliği kontrolü ile ilgili olarak çıkarılan 1955 Hava Kirliliği Kontrol Yasası, bu konudaki ilk yasal düzenleme olarak kayıtlara geçmiştir.

1956 yılında ise Birleşik Krallık’ta yaşanan “Great Smog of London” olayıyla ilişkili olarak, 1956 Temiz Hava Yasası yürürlüğe girmiştir.

1979 yılına gelindiğinde, Birleşmiş Milletler Avrupa Ekonomik Komisyonu Uzun Menzilli Sınır Ötesi Hava Kirliliği Sözleşmesi (Convention on Long-range Transboundary Air Pollution, 1979) canlıları ve çevreyi hava kirliliğinin olumsuz etkilerinden korumak amacıyla, uzun menzilli sınır aşan hava kirleticilerin emisyonunu sınırlamak ve mümkün olduğunca azaltmak amacıyla hazırlanmıştır.

Takip eden yıllarda sırasıyla Avrupa’daki Hava Kirletici Etmenlerin Geniş Kapsamlı Taşınmasının İzlenmesi ve Değerlendirilmesi için Ortak Programın Uzun Vadeli Finansmanı Protokolü, Kükürt Emisyonlarının Azaltımına İlişkin Protokol gibi Sözleşme’ye ek çok sayıda protokol çıkartılmıştır.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurulara bakıldığında, “çevrenin korunmasını isteme hakkı” ve “sağlıklı ve sessiz bir çevrede yaşama hakkı”nın sözleşme kapsamında tek başına korunmadığı ve somut bir hak ihlalinin gerekliliği vurgulanmaktaydı. Ayrıca çevresel rahatsızlıklara ilişkin şikayetlerde kişinin özel alanına fiili bir müdahalenin olması ve bu müdahalenin belirli bir seviyeye ulaşması bekleniyordu.

Diğer taraftan 2022 yılının Ekim ayında Mahkeme, hava kirliliği ile ilgili olarak “Pavlov ve Diğerleri v. Rusya” başvurusunda, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 8. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir. Mahkemenin verdiği bu kararda, hava kirliliğin etki alanını daha önce yaptığı değerlendirmelerden farklı olarak çok daha geniş tuttuğunu görüyoruz. Başvurucuların Lipetsk’teki evleri ile büyük sanayi kuruluşlarının bulunduğu bölgeler arasında birkaç kilometre mesafe bulunmaktır. Önceki değerlendirmelerden farklı olarak bu mesafe, başvurucuların şikâyetlerinin AİHS 8. madde, (özel hayata saygı hakkı) kapsamında ele alınmasına tek başına engel oluşturmamıştır.

AİHM’in güncel kararları ışığında aşağıdaki çıkarımlarda bulunmak mümkündür:

  • Kirletici kaynağına uzaklık tek başına Sözleşme’nin uygulanamayacağı anlamına gelmez.
  • Hava kirliliği ile mücadelede idareler sorumludur.
  • Hava kirliliğine karşı idareler tarafından önlem alınmış olduğunun belirtilmesi yetmez, bu önlemlerin etkililiğinin tartışılması gerekir
  • Hava kirliliği nedeniyle sağlık riskleri ile karşı karşıya kalanlar herhangi bir kişisel tıbbi delil bulunmasa dahi dava açabilir.

3.  Türk Hukukunda Temiz Hava Hakkı:

T.C. Anayasası’nda “Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir” hükmü ile kişilerin çevre hakkını güvence altına aldığını görmekteyiz. Avrupa Birliği’ne uyum süreciyle birlikte iç mevzuatta hava kirliliğinin azaltılmasına yönelik çalışmalar hız kazanmıştır.

Tedbir ve denetimlerle hava kirliliğinin kontrol altına alınabilmesi için idareye yetki tanıyan hukuki düzenlemeler getirilmiştir. “Sanayi Kaynaklı Kirliliğin Kontrolü Yönetmeliği” ve “Hava Kalitesi Değerlendirme ve Yönetimi Yönetmeliği” ile gerektiğinde hava kirliliğinin yoğun olduğu yerleri koruma bölgesi ilan ederek her türlü sanayi faaliyetini sınırlamak dâhil olmak üzere idareye yetki tanındığını görüyoruz. Bununla birlikte Türkiye, temiz hava hakkına yönelik pek çok uluslararası sözleşmenin de tarafıdır. Bunlar;

  • Uzun Menzilli Sınır Ötesi Hava Kirliliği Sözleşmesi (1983)
  • Avrupa’da Hava Kirleticilerinin Uzun Menzilli Aktarılmalarının izlenmesi ve Değerlendirilmesi için İşbirliği Programı (EMEP) nın Uzun Vadeli Finansmanına Dair, 1979 Uzun Menzilli Sınırlar ötesi Hava Kirlenmesi Sözleşmesi Protokolü (1985)
  • Ozon Tabakasının Korunmasına Dair Viyana Sözleşmesi (1990)
  • Ozon Tabakasını İncelten Maddelere Dair Montreal Protokolü (1990)
  • BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (2004)
  • Kyoto Protokolü (2009)
  • Paris İklim Antlaşması’dır (2021).

4.  Türkiye’nin ilk “Temiz Hava Hakkı” Davası

Türkiye’nin ilk “Temiz Hava Hakkı” Davası Abdülbari Koç tarafından 4 Şubat 2022 tarihinde Batman Valiliğine ve Batman Belediyesine karşı açılmıştır. Bu davada yüzde doksan oranında engelli ve orak hücreli anemi hastası olan Abdülbari Koç, Batman’ın kirli havası sebebi ile sık sık ağrılı krizler yaşamaktadır. Özellikle kirliliğin yoğun olduğu dönemlerde hastaneye ziyaretleri sıklaşan Koç, 2007 yılından bu yana Batman’ın kirli havasının temizlenmesi talebi ile yerel idarelere 100’e yakın başvuru yapmış ancak hiçbir sonuç alamamıştır. Bunun üzerine Abdülbari Koç hastalığını tetikleyen ve yaşam kalitesini düşüren hava kirliliği ile ilgili gerekli önlemleri almayan Batman İli Valiliği ve Batman Belediyesi Başkanlığı’na “Temiz hava benim hakkım.” diyerek 1 liralık tazminat davası açmıştır.[2]

5.  Hava Kirliliği

Yaşanan birtakım doğal olaylar, sosyal ve ekonomik etkinlikler sonucu atmosfere birtakım maddeler salınmaktadır.

Bunlar is, toz, duman, gaz, saf olmayan su buharı, aerosol veya koku formunda olabilir. İşte bu kirleticilerin insanlar ve canlıların sağlığını olumsuz yönde etkilemesi veya maddi zararların ortaya çıkmasına yol açacak tehlikeli miktarlara yükselmesine hava kirliliği denir.

Hava kirliliği, zararlı maddelerin miktarının artması sonucu hava kalitesinin canlılara zarar verecek seviyede bozulması olarak da tanımlanabilir. Sıcaklık ve nem gibi meteorolojik koşullar da farklı tür kirleticilerin ortaya çıkmasında etkili faktörlerdir. Partikül maddeler (PM), kükürt dioksit, azot oksitler, ozon gibi gazlar biz fark etmeden soluduğumuz havayı kirletir.

Partikül madde (PM), havada asılı katı ve sıvı parçacıkların karışımından oluşan bir hava kirleticisidir. Partikül maddelerin çapı mikrometre (μg/m3) ile ölçülmekte ve boyutlarına göre isimlendirilmektedir; 2,5-10 mikrometre arası ise PM10 ve 2,5 mikrometreden küçük ise PM2,5 olarak isimlendirilir.

Çok küçük olduğundan göremediğimiz ve 2,5-10 mikrometre çapındaki partikül maddelerin temel kaynakları daha çok insan faaliyetlerine dayalı ulaşım, sanayi, elektrik üretimidir. Saç telinin yaklaşık 1/30’u kadar küçük olan PM 2,5 ülkeler arasında bile kilometrelerce yol alabilir. PM 2,5 sağlık açısından çok tehlikelidir çünkü solunduğunda akciğerler içindeki gaz alışverişi ile kana karışabilir ve sağlık sorunlarına sebep olabilir.

6.  Hava Kirliliğinin Kaynakları

Hava kirliliği, sanayileşme faaliyetlerinin yanı sıra volkanik patlamalar, orman yangınları gibi doğa hareketlerinin etkisiyle de gerçekleşmektedir. Her ne kadar doğa hareketleri hava kirliliğine neden olsa da kirlilik bakımından büyük pay insan faaliyetleri neticesinde şekillenmektedir.

Bu doğrultuda hava kirliliğinin kaynakları 3 başlık altında incelebilir:

  1. Noktasal Kaynaklar:  (Londra Tipi) Noktasal kaynaklara, fabrikalar, sanayi ve enerji santralleri en önemli örneklerdir. Bu tesis veya işletmelerde üretim için gerekli enerjiyi sağlamak adına çeşitli tipte yakıtlar kullanılmaktadır ve bunun sonucu olarak atmosfere kirleticiler salınmaktadır.
  2. Çizgisel Kaynaklar: (Los Angeles Tipi) Çizgisel kaynak dediğimiz hava kirliliği kaynakları, ulaştırma kaynaklıdır. Yolcu ve yük taşıyan araçlar, benzinli, mazotlu ve gaz tribünlü içten yanmalı motorla çalışmaktadırlar. Bu kaynaklardan yanma sonucu karbon monoksit, nitrik oksit, nitrojen dioksit, azot oksit, hidrokarbon ve partikül madde kirletici olarak atmosfere yayılmaktadır.
  3. Hava kirleticiler:
    1. Birincil Kirleticiler: Bu kirleticiler kaynaktan direk olarak atmosfere salınan kirleticilerdir (Karbon monoksit, kükürt dioksit vb.).
    2. İkincil Kirleticiler: Atmosferde sonradan bir takım kimyasal reaksiyonlar neticesinde oluşan kirletici bileşiklerdir (Kükürt trioksit, sülfürik asit, aldehitler, ketonlar, asitler)

7.  Hava Kirliliği Ölçümü –Hava Kalitesi İndeksi

Dünya Sağlık Örgütü (WHO), en son 2021 yılında yayımladığı kılavuzda, insan sağlığı ve bitki örtüsü üzerinde olumsuz etkileri olduğu bilinen birtakım maddelerin süre, limit değer gibi birtakım ölçütler belirleyerek düzenli aralıklarla ölçülmesini önermektedir. Dünya Sağlık Örgütünün yayınladığı kılavuza göre atmosferde bulunan partikül maddeler (PM2,5 ve PM10), ozon, nitrojen dioksit, sülfür dioksit ve karbon monoksit gibi kirleticiler, hava kirliliği seviyesinin tespitinde kullanılmaktadır. Aşağıdaki görselde 2005 yılı ile 2021 yılındaki tavsiyeler karşılaştırılmış ve kirleticilerin hangi aralıklarla ölçülmesi gerektiği ifade edilmiştir.

(Tablo 1: DSÖ Hava Kalitesi İndeksi verilerinin karşılaştırılması) [3]

Bununla birlikte devletlerin eşik değerler bakımından uymaları gereken herhangi bir zorunluluk yoktur. Türkiye “Hava Kalitesi Değerlendirme ve Yönetimi Yönetmeliği” (HKDYY) Resmi Gazete’de 06.06.2008 tarih ve 26898 sayı ile yürürlüğe girmiştir. Yönetmeliğin başlıca hedefi, hava kirliliğinin çevre ve insan sağlığı üzerindeki zararlı etkilerini önlemek ve azaltmak amacıyla hava kalitesi hedeflerini tanımlamak ve oluşturmaktır. Belirtmek gerekir ki Türkiye hava kalitesi sınır değerleri için, Avrupa Birliği limit değerlerini kendisi için hedef edinmiş ve kademeli olarak bu hedefe ulaşmayı planlamıştır. Aşağıda “Hava Kalitesi Değerlendirme ve Yönetimi Yönetmeliği” kirletici değerlerinin açıklandığı tablo geçiş sürecinde uygulanacak limit değeler görülmektedir.

(Tablo 2: HKDYY Kirletici Limit Değerleri)[4]

2023 yılında Türkiye yukarıdaki tabloya göre NO2 ve NOx değerleri dışında pek çok değer bakımından kirletici limit değerlerini Avrupa Birliği ile uyumlu hale getirmiştir. Ancak bu değerler içerisinde PM2,5 kirleticisi tanımlanmamaktadır.

Aşağıdaki tabloda bazı kirleticilerin Dünya Sağlık Örgütü, Avrupa Birliği ve Türkiye’ye göre limit değerleri gösterilmiştir:

(Tablo 3:  2023 yılı itibariyle kirleticilerin farklı indekslere göre eşik değerleri)

Amerika Birleşik Devletleri Çevre Koruma Ajansı (Environmental Protection Agency, EPA) tarafından hazırlanan EPA Hava Kalitesi İndeksinin (Air Quality Index, AQI) ulusal mevzuatımız ve sınır değerlerimize uyarlanmasıyla “Ulusal Hava Kalitesi İndeksi” oluşturulmuştur.  5 temel kirletici için hava kalitesi indeksi hesaplanmaktadır. Bunlar; partikül maddelerden (PM10), karbon monoksit, kükürt dioksit azot dioksit ve ozondur.

T.C. Çevre, Şehircilik ve İklim Bakanlığı tarafından hava kirliliğinin tespiti için “hava kalitesi indeksi” aşağıdaki şekilde tanımlanmaktadır:

“Belli bir bölgedeki hava kalitesinin karakterize edilmesi için ülkelerin kendi sınır değerlerine göre dönüştürdükleri ve kirlilik sınıflandırılmasının yapıldığı bu indekse Hava Kalitesi İndeksi (HKİ) (Air Quality Index/AQI) adı verilmektedir”

İndeks belirli kategorilerde farklı tanım ve renkler kullanılarak ifade edilmektedir ve ölçümü yapılan her kirletici için ayrı ayrı düzenlenmiştir.

(Tablo 4: EPA Hava Kalitesi İndeksi[5])

(Tablo 5: Ulusal Hava Kalitesi İndeksi Kesme Noktaları)

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından Ulusal Hava Kalite İzleme Ağı ile 21.12.2022 tarihi itibariyle Türkiye’nin 342 farklı noktasında hava kalitesinin hesaplanması için veri toplamakta ve bu bilgileri bir harita üzerinden kamuoyuna sunmaktadır. Bununla birlikte belirtmek gerekir ki ülkeler kendi hava kalitesi indekslerini belirlemekte serbestlerdir ve bu durum, yapılan ölçümlere yönelik eleştirilere neden olmaktadır. Aşağıda Türkiye Ulusal Hava Kalitesi İzleme Ağı Web Sitesi’nin veri bankasından alınan bilgiler bulunmaktadır.

(Tablo 6: Türkiye'de hava kalitesi ölçüm istasyonu verilerinin yıllara göre karşılaştırması)

Belirtmek gerekir ki; Dünya Sağlık Örgütünün önerdiği kılavuz değerlerinin güncellenmesine rağmen Türkiye’nin hava kalitesi mevzuatında hala kanserojen PM 2,5 için yıllık ve günlük sınır değerler belirlenmemiştir.

8.  Hava Kirliliği ve Sağlık İlişkisi:

Dünya Sağlık Örgütüne göre hava kirliliği Avrupa ve dünya bakımından insan sağlığı için çevresel risklerin başında gelmektedir.[6] Gelişen bilimsel araştırmalar hava kirliliğinin kanser, kap ve damar hastalılarına neden olduğunu tespit etmekte ve insanların yaşamı, sağlığı ve refahı üzerindeki ciddi olumsuz etkilerini kanıtlamaktadır.

Aşağıdaki tabloda “Our World in Data” Web Sitesi’nden alınan veriler ile farklı kurumların açıkladığı, hava kirliliği nedeniyle hayatını kaybeden insanların sayıları karşılaştırılmıştır. Durumun ciddiyetinin daha iyi anlaşılabilmesi için en aşağıda, terör,  savaşlar, HIV/AIDS, yol kazaları ve obeziteye bağlı ölümlerin sayısı bulunmaktadır. [7]

Bir sonraki başlıkta açıklandığı üzere Temiz Hava Hakkı Platformunun Kara Rapor: Hava Kirliliği ve Sağlık Etkileri”  raporunda, hava kirliliğinin ne kadar tehlikeli ve zararlı olabileceği somut verilerle ortaya konulmuştur. Bu verilerden birkaçı aşağıdaki gibidir:

  1. Hava kirliliği, saat başı 800, dakika başı 13 kişinin hayatını kaybetmesine yol açıyor. Bu rakam, her yıl tüberküloz, sıtma ve AIDS gibi hastalıkların tamamından ölenlerin 3 kat fazlasıdır.
  2. Kişisel kullanım sonucu ortaya çıkan hava kirliliği, çoğu gelişmekte olan ülkelerde her yıl 3,8 milyon erken ölüme yol açıyor. Bu ölümlerin yüzde 60’ını kadınlar ve çocuklar oluşturuyor.
  3. Hava kirliliği, kalp hastalıklarından ölenlerin yüzde 26’sı, akciğer hastalıklarından ölenlerin yüzde 43’ü ve akciğer kanserinden ölenlerin yüzde 23’ünde en önemli faktör olarak ortaya çıkıyor. Hava kirliliği, astım, aşırı şişmanlık, akciğerlerin yeteri kadar gelişememesi, çocuk kanserleri ve bebeklerin yeteri ağırlıkta doğmamasında da önemli faktörler arasındadır.
  4. Dünyada 100.000’in üzerinde insan yaşayan düşük ve orta gelirli kentlerin yüzde 97’sinde, hava kirliliği oranı, Dünya Sağlık Örgütü’nün belirlediği minimum standartlarının altındadır. Yüksek gelirli kentlerin de yüzde 29’u yine Dünya Sağlık Örgütü kriterlerinin altındadır.

(Tablo 7: Farklı Kaynaklara Göre Hava Kirliliği Nedeniyle Ölen İnsan Sayısı[8])

9.  Temiz Hava Hakkı Platformu [9]:

Temiz Hava Hakkı Platformu (THHP) doğa koruma ve sağlık alanında çalışan 16 sivil toplum kuruluşunun bir araya gelmesiyle 2015 Haziran ayında kuruldu. Platformun kuruluş amacı, öncelikle işletmede ve inşaat aşamasında olan kömürlü termik santrallerin yarattığı hava kirliliği ve çevre sorunlarına bağlı olarak halk sağlığını, temiz hava ve çevre hakkını savunmaktır.

Platformun Avrupa İklim Ağı, Greenpeace Akdeniz, TEMA Vakfı gibi pek çok bileşeni vardır. 2015 yılından bu yana Türkiye’de hava kirliliğinin sağlık etkileri hakkında çalışmaktadır ve hava kirliliğinin tehlikelerini ortaya koyan birçok rapor ve bilgi notu hazırlamıştır.

Bu yıl dördüncüsü yayınlanan “Kara Rapor: Hava Kirliliği ve Sağlık Etkileri” adlı raporda, Türkiye’nin bazı illerinde yıllardır çözülemeyen ciddi hava kirliliği sorunları yaşandığı ortaya konulmuştur. Raporda Türkiye’de yapılan hava kalitesi ölçümlerine ilişkin birtakım tespitlerde bulunulmuştur:

  • 2020 yılında 9 ilde (Mersin, Kahramanmaraş, Tunceli, Urfa, Uşak, Batman, Şırnak, Kilis ve Osmaniye) asgari düzeyde bile (yüzde 75 gün ve üzeri) partikül madde (PM10) verisi yoktur.
  • 2020 yılında Türkiye’deki illerin yarısından fazlasında (42 il) kanserojen olan ince partikül madde (PM2.5) seviyesi yeterli düzeyde ölçülmemiştir.
  • 2020 yılında yeterli ölçüm yapılan 175 istasyonun yüzde 97,7’sinde yıllık PM10 ortalaması Dünya Sağlık Örgütü kılavuz sınır değerlerinin üzerindedir. Ayrıca, Türkiye’nin yarısından fazlasında (45 il) hava kirliliği ulusal sınır değerlerini de aşmıştır.
  • 2020 yılında, Türkiye’de PM10 yıllık ortalaması sadece 2 ilde (Bitlis ve Hakkari) DSÖ kılavuz değerlerinin altında ölçülmüştür.
  • 2020 yılında en yüksek PM10 yıllık ortalaması ölçülen Muş ilinde yaşayanlar, 306 gün (yılın yüzde 83’ü) kirli hava solumuştur.
  • Uşak’ta 4 ve Şırnak’ta 5 yıldır partikül madde (PM10) seviyesi ile ilgili asgari düzeyde bile ölçüm yapılmamıştır.

 

KAYNAKÇA

Prof. Dr. Çigdem Çaglayan (Kocaeli Üniversitesi), Dr. Ögretim Üyesi Melike Yavuz (HASUDER),. (2020). Bİlgi Notu: Hava Kirliliğinin Sağlık Etkileri. AB Çevre İklim ve Sağlık İçin İşbilrliği.

Aysun Altıkat, Fatma Ekmekyapar Torun, Tuba Turan Bayram. (2011). Küresel kirlilik: Dünya, Avrupa Birliği ve Türkiye’de hava kirliliği örneği. Erciyes Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Dergisi, 135-149.

Beyaz Haber Ajansı. (2022). Dünya Çevre Günü’nde, tüm dünyaya emsal olabilecek bir dava: “Temiz Hava Benim Hakkım”. Art's Magazin: https://artsmagazin.com/son-dakika/dunya-cevre-gununde-tum-dunyaya-emsal-olabilecek-bir-dava-temiz-hava-benim-hakkim/ adresinden alındı

Burcu Aydınlar, Hasan Güven, Seda Kırksekiz. (2009, Şubat 01). Hava Kirliliği Nedir, Ölçüm ve Hava Kalite Modelleme Yöntemleri Nelerdir. Sakarya Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü. Sakarya, Sakarya, Türkiye.

ClientEarth. (2022). Individual Right to Clean and Healthy Air in the EU. ClientEarth.

Çevre Bilgi Portalı. (2022, Aralık). Hava Kirliliğinin Çevre ve İnsan Sağlığına Etkileri: https://cevreonline.com/hava-kirliliginin-cevre-ve-insan-sagligina-etkileri/ adresinden alındı

Çevre Bilgi Portalı. (2022, Aralık). Hava Kirliliği. Cevreonline: https://cevreonline.com/hava-kirliligi/ adresinden alındı

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı. (2022, Aralık). Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Sürekli İzleme Merkezi : https://sim.csb.gov.tr adresinden alındı

DSÖ Avrupa Bölge Ofisi. (2016). Hava Kirliliğinin Sağlık Risk Değerlendirmesi Genel Prensipler. Kopenhag: Dünya Sağlık Örgütü.

Güleryüz Partners. (2022). Temiz Hava Benim Hakkım. Temiz Hava Benim Hakkım: https://www.temizhavabenimhakkim.com adresinden alındı

Orhun, Z. (2013, Haziran). Türkiye Coğrafi Bölgelerinde Örnek Şehirlerde Ölçülen PM10 Değerlerinin Değişiminin İncelenmesi. Yüksek Lisans Tezi. İstanbul, Türkiye: İstanbul Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü.

Sümer, G. Ç. (2014). Hava Kirliliği Kontrolü: Türkiye'de Hava Kirliliğini Önlemeye Yönelik Yasal Düzenlemelerin ve Örgütlenmelerin İncelenmesi. Uluslararası İktisadi ve İdari İncelemeler Dergisi, 37-56.

Temiz Hava Hakkı Platformu. (2019). Partikül Madde (PM 2.5) Politika Notu: Sağlık Etkileri ve Dünyadan Mevzuat Örnekleri.

Temiz Hava Hakkı Platformu. (2021). Kara Rapor 2021: Hava Kirliliği ve Sağlık Etkileri.

Varol Saraçoğlu, G., & Çağlayan Çiğdem. (2017). Dünyada ve Türkiye'de Temiz Hava İçin Mücadele. Toplum ve Hekim, 219-226.

World Health Organization. (2021). WHO Global Air Quality Guidelines.

 


[9] Platform çalışmalarına www.temizhavahakki.com adresinden ulaşabilirsiniz. 

TÜM HAKLARI SAKLIDIR 2019 ©
Powered by