Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi'nin 'Bir İnsan Hakkı Olarak Güvenli, Temiz, Sağlıklı ve Sürdürülebilir Çevre Hakkı' ilke kararına ilişkin BM’nin hazırladığı sıkça sorulan soruları Türkçeye çevirdik ve bilginize sunuyoruz. Belgenin devamında “Herkes İçin Sağlıklı Bir Çevre Adına Lobi Yapmak İçin Savunuculuk Özeti” çevirisi de yer alıyor.
BM’nin hazırladığı belge asıllarına aşağıdaki linklerden ulaşabilirsiniz.
https://docs.google.com/document/d/18tV8M8X5i1goLu7CPZdbG4CN4vkpzxry/edit
https://docs.google.com/document/d/1FlqSi9n5sojxk_8Iu2G7DLfC8rgyWBkLtsvnHoIKL3I/edit
İklim değişikliğinin insan hakları meselesi olması, hepimizin haklarını etkilemesi sebebiyle, sürdürülecek mücadelenin de hak temelli olması gerektiğini düşünüyoruz. Pro bono (toplum yararına hukuk) çalışmalarımız kapsamında, bu konuda çeviriler yapmaya ve güncel bilgileri paylaşmaya devam edeceğiz.
Altıparmak Hukuk Bürosu
Çeviren: Stj. Av. Ceren Naz Büyükgebiz
İnsan Hakkı Olarak Temiz, Sağlıklı ve Sürdürülebilir Çevre Hakkı
Sıkça Sorulan Sorular
Bu üç sıfatın bir arada kullanılmasının nedenleri:
• 2011'den bu yana İnsan Hakları Konseyi (HRC) kararlarında bu üç sıfat hiç değilse 60 kez birlikte kullanılmıştır.
• Devlet uygulamalarından (anayasalar ve mevzuat) ve bölgesel İnsan Hakları belgelerinden alınmışlardır. Örneğin:
Tanımlarından dolayı her bir sıfat, ayrı değer içermektedir. Oxford İngilizce Sözlüğü bu üç terimi şu şekilde tanımlamaktadır:
Temiz “herhangi bir kirletici bileşen veya yabancı madde içermeyen; katkısız, saf” Örneğin: “Temiz hava, yani kirlilik veya kirletenden nispeten arınmış bir atmosfer”
Sağlıklı “sağlıklı olmak; sağlığa yararlı; sıhhate iyi gelen veya bozulmamış durumun göstergesi veya özelliği”
Sürdürülebilir “kaynakların tükenmesine veya çevrenin bozulmasına yol açmayan”
“Temiz” terimi genellikle hava ve su kirliliği bağlamında kullanmaktadır.
“Sağlıklı” terimi özellikle önem taşımaktadır. 80'den fazla anayasada ve ulusal mevzuatta düzenlenmiş, bu hakla ilgili kullanılan en yaygın terimdir. Aynı zamanda bu terimin ikinci bir anlamının olması önem arz eder. Sağlıklı terimi insanlar için (hava, su, vb.) kullanıldığı gibi ekosistemler için de kullanılmaktadır. Böylece insan sağlığının yanı sıra doğanın sağlığı da korunmuş olur.
“Sürdürülebilir” terimi, çevrenin uzun vadeli korunmasının önemini ifade etmektedir. Bu terim “sürdürülebilir kalkınma” ve “Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları” ile bağlantı kurar.
Amaç, insan haklarını her türlü çevresel bozulmadan korumaktır. Günümüzde hava kirliliği, su kirliliği, iklim değişikliği, toksik maddeler ve biyoçeşitlilik kaybının tüm dünyada insan haklarının kullanılması üzerinde büyük etkileri bulunmaktadır. Bu etki özellikle yoksul, kırılgan ve marjinal topluluklar için sorun teşkil etmektedir.
Kararın, tüm devletlerin çevreyi korumaya öncelik vermesinde ve Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarına ulaşma çabalarını arttırmasına yönelik daha istekli eylemlerde bulunmalarında bir katalizör işlevi olacaktır. Kadınlara, çocuklara, yerli halk ve yerel topluluklara, yoksullara, engelli bireylere, yaşlılara, göçmenlere ve risk altındaki diğer kişilere odaklanan kapsamlı ve önleyici bir yaklaşımı destekleyecektir.
Ayrıca çevresel insan hakları savunucuları tarafından gerçekleştirilen ve genellikle büyük risk altında yapılan hayati öneme sahip çalışmaları tanıyacak ve geçerli kılacaktır.
Tanıma, Özel Raportörün devam eden çalışmalarını destekleyecek ve bazı devletlerin bu hakkı tanırken, bazılarının tanımamasından kaynaklanan tutarsızlığı azaltacaktır. Karar, Özel Raportörün uygulamaya odaklanma yeteneğini güçlendirecek, devletlere çevresel konularla ilgili insan hakları yükümlülüklerini etkin, verimli ve adil bir şekilde yerine getirmelerinde yardımcı olacaktır. Kararın diğer özel prosedürlerle (toksik maddeler, su ve sanitasyon, gıda, sağlık vb.) bağlantıları bulunmaktadır fakat yetkililer gereksiz tekrarları veya çakışmaları önlemek için birlikte çalışmıştır. İklim değişikliği konusunda yeni bir yetki olduğu takdirde, bu işbirlikçi yaklaşım devam edecektir.
Bu devletler için Birleşmiş Milletler’in tanıması, bahsi geçen devletleri temiz, sağlıklı ve sürdürülebilir bir çevre hakkına saygı duyma, koruma ve uygulama yükümlülüklerini yerine getirmesini sağlamaya yönelik anayasa, yasama ve politika değişiklikleri için bir katalizör olacaktır. Bu değişikliklerin çevresel kalitenin artmasına ve insan haklarından daha fazla yararlanılmasına katkıda bulunması beklenmektedir. Aslında bu etkiler, Birleşmiş Milletlerin 2010 yılında İnsan Hakları Konseyi ve Genel Kurul tarafından alınan kararlarda su ve sanitasyon haklarının tanınmasının bir sonucu olarak gözlemlenen etkilerdir. İnsan Hakları Konsey kararı, bu devletlerde yasal olarak bağlayıcı veya uygulanabilir olmayacaktır.
Bu devletler için Birleşmiş Milletlerin tanıması, yeni anayasal hükümler, çevre mevzuatındaki değişiklikler ve temiz, sağlıklı ve sürdürülebilir bir çevre hakkını tanıyan gözden geçirilmiş politikalar için bir katalizör olabilir. Gerçekten de bunlar, Birleşmiş Milletlerin 2010 yılında İnsan Hakları Konseyi ve Genel Kurul tarafından alınan kararlarda su ve sanitasyon hakkını tanımasının bir sonucu olarak gözlemlenen etkilerdir. Bu hakkın onlarca yıldır yasal olarak tanındığı diğer devletlerin deneyimlerine dayanarak, anayasal ve yasal değişiklikler, çevresel kalitenin iyileştirilmesine ve insan haklarından daha fazla yararlanılmasına katkıda bulunacaktır.
Özel Raportör ve Birleşmiş Milletler Çevre Programı bu konuda engin deneyime sahiptir. Her ikisi de yeni yasal hükümlerin geliştirilmesine yardımcı olabilmek adına Devletlerle birlikte çalışmakla ilgilendiklerini dile getirmiştir. İnsan Hakları Konseyi ve Genel Kurul kararları, bu Devletlerde yasal olarak bağlayıcı veya uygulanabilir olmayacaktır.
İnsan Hakları Konseyi, insan hakları konusunda birincil sorumluluğa sahip Birleşmiş Milletler organıdır. Çoğu kez belirli alanlarda insan haklarının tanınması ve beyan edilmesine ilişkin kararların ele alınması ve kabul edilmesine öncülük etmiştir. Örneğin, Köylülerin ve Kırsal Alanlarda Çalışan Diğer Kişilerin Haklarına Dair Bildirge önce İnsan Hakları Konseyi’nden, ardından Genel Kurul'dan geçmiştir. Su ve sanitasyon haklarına ilişkin kararın amacı ise önce İnsan Hakları Konseyi’nde, ardından Genel Kurul’da bu hakkın tanınmasıdır. Bazı devletler o zamanki diğer devletlerin itirazları üzerine kararı ilk olarak Genel Kurul'da sunarak süreci hızlandırmaya karar vermişlerdir.
Genel Kurul, İnsan Hakları Konseyi'nin sınırlı üyeliğinin aksine (yalnızca 47 ülke), Birleşmiş Milletlerin tüm üyelerinin dâhil olduğu başlıca politika geliştirme organıdır. Genel Kurul'un tanıması sürecine Birleşmiş Milletlerin tüm üyeleri tam olarak katılabileceği için hakkın resmen tanınması evrensel olarak gerçekleşecektir. İnsan Hakları Konseyi çözüm süreci sırasında, birkaç devlet, bu hakkın Genel Kurul tarafından tanınması gerektiğini çünkü Genel Kurul'un – hem insan haklarını hem de çevreyi kapsayan- yeni bir hakkın tanınması için söz konusu hakkın kapsamı açısından daha uygun bir kurum olduğunu dile getirmiştir. Ek olarak, 48/13 sayılı İnsan Hakları Komisyonu kararı, Genel Kurul'u bu konuyu değerlendirmeye davet etmiştir.
Genel Kurul kararı, büyük ölçüde 48/13 sayılı İnsan Hakları Konseyi kararının metnine dayanacaktır.
Bölgesel ve ulusal düzeyde temiz, sağlıklı ve sürdürülebilir bir çevre hakkıyla ilgili onlarca yıllık deneyim esasa ilişkin temel unsurların; temiz hava, güvenli ve yeterli su, sağlıklı ve sürdürülebilir şekilde üretilmiş gıda, güvenli bir iklim, sağlıklı ve sürdürülebilir ekosistemler ve biyolojik çeşitliliği de içeren insanların çalışabileceği, eğitim görebileceği, oynayabileceği ve yaşamını sürdürebileceği toksik olmayan bir yer olduğunu göstermektedir. Yerleşik usule ilişkin unsurlar, çevresel bilgiye erişim, karar alma süreçlerine katılım ve adalete erişim haklarını içerir. Bunların temiz, sağlıklı ve sürdürülebilir bir çevre hakkıyla bağlantısı Aarhus Sözleşmesi ve Escazú Anlaşması dâhil birçok ulusal kanunda ve uluslararası anlaşmalarda dile getirilmektedir. Devletlerin yükümlülükleri İnsan Hakları ve Çevre Çerçeve İlkeleri'nde ayrıntılı olarak belirtilmiştir.
Tanıma, yalnızca bir kez yapılması gereken tarihi bir karardır. Bundan sonra, tanımayı yansıtacak şekilde Mart Kararında uygun düzenlemeler yapılabilir. Örneğin, Özel Raportörün unvanı “temiz, sağlıklı ve sürdürülebilir bir çevreden yararlanmaya ilişkin insan hakları yükümlülükleri konusunda özel raportör” iken “temiz, sağlıklı ve sürdürülebilir bir çevre hakkı özel raportörü” olarak değiştirilebilir. Ayrıca hakkın uygulanmasına daha fazla odaklanılabilir.
Özel Raportör, uygulamanın iyi kısımları ve zorlukları hakkında rapor vermeye devam edecektir. Aslında, Özel Raportör şu anda temiz, sağlıklı ve sürdürülebilir bir çevre hakkının uygulanmasına yönelik kapsamlı bir rehber hazırlamak için finansman aramaktadır. Ayrıca temiz, sağlıklı ve sürdürülebilir bir çevre hakkıyla ilgili Devlet yükümlülüklerinin yerine getirilmesi, Evrensel Periyodik Gözden Geçirme'ye (daha önce düzensiz bir şekilde gündeme getirilmiş olsa da) düzenli bir şekilde dâhil edilebilir.
Ayrıca bazı Devletlerde (örneğin Kosta Rika, Macaristan, Kenya, Meksika, Filipinler) olduğu gibi, ulusal düzeydeki insan hakları kurumları tarafından takip edilebilmektedir.
Hayır, yoktur. Aksine, bu hakkın evrensel olarak tanınması, diğer insan hakları ve çevre kurumlarının çalışmaları için daha fazla netlik, tutarlılık ve öncelik sağlayacaktır. Örneğin, Birleşmiş Milletlerin temiz, sağlıklı ve sürdürülebilir bir çevre hakkını tanıması, Çocuk Hakları Komitesi'ne çocuk hakları, çevre ve iklim değişikliğine ilişkin yeni Genel Yorumlarını geliştirmede yardımcı olacaktır.
Birleşmiş Milletler tarafından bir insan hakkının tanınması standardı, hakkın uluslararası hukukun bir parçası olup olmadığı değildir. Hiçbir zaman da bu şekilde olmamıştır. Böyle bir gereklilik, ilk etapta hiçbir yeni hakkın tanınamayacağı veya tanınmayacağı anlamına gelmektedir.
Asıl soru, hakkın diğer insan hakları ve temel özgürlüklerdeki gibi insanın onurlu, eşit ve özgür bir yaşam sürebilmesi için neyin gerekli olup olmadığıdır. Öyle ki tüm Devletler ve herkes için ortak bir başarı standardı olarak bu kabul edilmelidir.
1986'da, BM Genel Kurulu, insan hakları alanındaki uluslararası belgeler için yapılması gerekenleri belirten aşağıdaki kılavuz ilkeleri (Karar 41/120'de) oybirliğiyle kabul etmiştir:
“(a) Uluslararası insan hakları hukukunun mevcut yapısıyla tutarlı olmalı;
(b) Temel nitelikte olmalı ve insanın doğasından gelen onur ve değerinden türemeli;
(c) Belirlenebilir ve uygulanabilir hak ve yükümlülükleri doğuracak kadar kesin olmalı;
(d) Raporlama sistemleri de dâhil olmak üzere uygun olduğunda gerçekçi ve etkili uygulama mekanizmaları sağlamalı; [ve]
(e) Geniş bir uluslararası destek almalı.”
Hak, tüm bu gereklilikleri açıkça karşılamalıdır.
Bu hak, yaşam hakları, yeterli yaşam standardı ve ulaşılabilir en yüksek sağlık standardı dâhil olmak üzere diğer haklarla yakından ilişkilidir. Bu anlamda sağlık hakları ve yeterli bir yaşam standardıyla yakından ilgili olan su ve sanitasyon haklarına benzer.
Birçok devlet temiz, sağlıklı ve sürdürülebilir çevre hakkını bağımsız bir hak olarak benimsemiştir. Ancak önemli bir kısmı da onu diğer haklarla açıkça ilişkilendirmiştir. Örneğin, Hindistan ve Pakistan gibi bazı Devletler, ulusal anayasalarında yaşam hakkından yararlanmışlardır. İnsan Hakları Komitesi de benzer şekilde çevrenin korunmasının yaşam hakkı için önemini vurgulamıştır. Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Komitesi, Afrika İnsan ve Halkların Hakları Komisyonu ve Avrupa Sosyal Haklar Komitesi bu hakkı, sağlık hakkı ile ilişkilendirmiştir. Arap İnsan Hakları Sözleşmesi ve ASEAN İnsan Hakları Bildirgesi, yeterli yaşam standardı hakkının bir unsuru olarak bu hakkı içermektedir. Aarhus Sözleşmesi ve Escazú Anlaşması, onu çevresel konularda bilgi edinme, halkın katılımı ve adalete erişim haklarına bağlamaktadır.
Temiz, sağlıklı ve sürdürülebilir bir çevre hakkı bu nedenle diğer haklarla ilişkilidir. Ancak onların tekrarı değildir. Hakkın tanınması, tüm insan haklarından tam olarak yararlanılması ve özgürlük eşitlik ve insan onurunun gerekli bir temeli olarak temiz, sağlıklı ve sürdürülebilir bir çevrenin önemini açıkça ifade edecektir.
New York'taki Birleşmiş Milletlerde ve Başkentlerde Ulusal Makamlara Herkes İçin Sağlıklı Bir Çevre Adına Lobi Yapmak İçin Savunuculuk Özeti
Arkaplan
Dünya daha önce rastlanmamış üçlü bir çevresel krizle karşı karşıya.
Dünya üçlü bir çevresel krizle karşı karşıya: kirlilik ve atıkların yanı sıra iklim değişikliği, biyoçeşitlilik ve ekosistem bütünlüğünün kaybı. Mevcut ekonomik büyüme modelimiz, gezegen sınırlarını aşan üretim ve tüketim modellerimiz, insan yaşamı dâhil olmak üzere dünya üzerindeki her yaşam formu için bir tehdit oluşturmaktadır. Bu durumun durdurulması ve tersine çevrilmesi, böylece insan ve çevresel sağlığın korunması ve küresel ekosistemlerin mevcut ve gelecekteki bütünlüğünün korunması için acil önlemler alınması gerekmektedir.
Şimdi sağlıklı bir çevre hakkının küresel olarak tanınmasının zamanı
Birleşmiş Milletler tarafından sağlıklı çevre hakkının (R2HE) tanınması, çevresel krizin çözümüne yönelik güçlü bir adımdır. Böyle bir siyasi tanıma, hükümetlerin herkes için sürdürülebilir bir dünya sağlaması ve hesap verebilirliği güçlendirmesi için ortak bir başarı standardı oluşturması bakımından önemlidir.
Sivil toplum, yerli gruplar, çocuklar, gençler, iş dünyası, Birleşmiş Milletler kurumları ve daha fazlasından paydaşlar arasında uzun süredir devam eden ve yaygın talep sayesinde temiz, sağlıklı ve sürdürülebilir çevre hakkı 8 Ekim 2021'de İnsan Hakları Konseyi'nde kabul edildi. Kosta Rika, Maldivler, Fas, Slovenya ve İsviçre hükümetleri ya da “Çekirdek Grup' tarafından savunulan bu hakkı tanıyan karar, buna karşı oy kullanılmadan ve Çin, Hindistan, Rusya ve Japonya'dan yalnızca 4 çekimser oyla kabul edildi.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda sağlıklı çevre hakkının tanınmasını şimdi sağlamalıyız.
İnsan Hakları Konseyi’nin 47 üye ülkesi bulunurken, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tüm üye devletleri bir araya getirmektedir ve bu da sağlıklı çevre hakkını bir insan hakkı olarak evrensel nitelikte tanınmasında itici bir güç olacaktır. Böylece ulusal uygulamalar konusunda hükümetler arası hesap verebilirliği daha da güçlendirecektir.
Ana Grup, 12 Nisan 2022'de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun 76. Oturumunda sağlıklı çevre hakkının tanınmasına yönelik süreci başlattıklarını açıkladı. Ve üye ülkeleri desteklerini kamuoyuna duyurmaya davet etti. Bu heyecan verici ivmeyi, bu yılın Haziran ayına kadar sağlıklı çevre hakkına ilişkin bu kararın Genel Kurul’da kabul edilmesini talep ederek bir kez daha hızlandırmalıyız.
Talep
Bu kritik an için İnsan Hakları Konseyi kararıyla aynı doğrultuda temiz, sağlıklı ve sürdürülebilir bir çevrenin insan hakkı olduğuna dair bir karar alınabilmesi adına 2022 yılının Haziran ayında gerçekleşecek olan Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 76. Oturumunda ulusal hükümetinizin desteğini alabilmek için (örneğin Dışişleri Bakanlıkları, New York misyonları) etkinizi ve iletişiminizi kullanarak bize katılın.
[i] Mart Kararı, İnsan Hakları Konseyi’nin 25. Oturumunda ‘İnsan Hakları ve Çevre’ başlıklı 3. Maddeye dair verilen bir karardır. Mart Kararına ilişkin ayrıntılı bilgi için: https://ap.ohchr.org/documents/dpage_e.aspx?si=A/HRC/25/L.31
https://documents-dds-ny.un.org/doc/UNDOC/LTD/G14/123/55/PDF/G1412355.pdf?OpenElement
https://geneva.usmission.gov/2014/03/28/eop-on-resolution-human-rights-and-the-environment/