0232 445 78 25 0232 445 78 25 info@altiparmakhukuk.org

Yaban Hayatını Savunmak- Dünyahali, Özlem Altıparmak

Hukukumuzda avlanmanın bir hak olarak düzenlendiğini biliyor muydunuz? Bir hukukçu ekibiyle birlikte, nesli tükenmekte olan kuş türlerinin avlanmasına izin verilmesiyle ilgili dava hazırlığı yapana kadar, Kara Avcılığı Kanunu’nda avlanmanın bir hak olarak yer aldığını açıkçası biz bilmiyorduk. Kara avcılığının yasaklanması için, tüm dünyada kampanyalar yürütülürken, kendi mevzuatımızda avlanma hakkı denilerek avcılığın “hak” kategorisine alınmış olması oldukça düşündürdü bizi. 

Hak, en anlaşılır ifadeyle, kişilerin hukuk düzenince korunan menfaatleridir. Kişiye, hak olarak tanınan şeyi ileri sürme ve talep etme yetkisi verir. Devlet ve yurttaş arasındaki ilişkilerde, haklar yasalarla tanınır ve koruma altına alınır. Tüketici veya kiracı olarak özel hukuktan kaynaklı haklarımız olduğu gibi; mülkiyet, eğitim ve sağlık gibi temel haklarımız da yasalar nezdinde tanınmıştır. Bu hakların sağlanması ve korunması için devletten talepte bulunuruz. İşte bu nedenle, avlanmanın bir hak kabul edilip yasalarla koruma altına alınması, üzerinde tartışılıp sorgulanması gereken bir konudur. 

Avcılığın, yiyecek bulmanın çok zor olduğu dönemlerde, insanların hayatta kalıp kalmamasını belirleyen zorunlu bir faaliyet olduğu tartışmasızdır. Ancak günümüzde böyle bir durumdan söz etmek mümkün değil. Özellikle kara avcılığının bir eğlence, hobi ve turizm faaliyetine dönüştüğünü görüyoruz. Yaban hayvanlarını keyfi bir şekilde öldürmenin aracı haline gelmiş bir avcılıkla ve av turizmi ile karşı karşıyayız. Nesli tükenmekte olan türlere avlanma izni veriliyor, av ihaleleri açılıyor ve biyoçeşitliliğimiz, yani yaşamımızın renkleri birer birer soluyor.

Biyolojik çeşitlilik açısından, en az iklim krizi kadar derin bir krizin içindeyiz. Dünya üzerinde yaşamın çeşitliği olarak tarif edebileceğimiz biyoçeşitlilik, içinde sadece tür çeşitliliğini değil, genetik ve ekosistem çeşitliliğini de barındırır. Doğadaki varlığımızı devam ettirebilmemiz, biyoçeşitliliğin zenginliğine bağlıdır. Bu nedenle aslında yok ettiğimiz sadece kendi dışımızdaki türler değil, kendi geleceğimiz. Biyoçeşitlilik krizinin nedenlerine baktığımızda habitatlardaki değişim, iklim değişikliği, istilacı türler, aşırı kullanım, avlanma ve kirlilik gibi faktörleri görüyoruz. Bilimsel raporlar, 1970’ten 2016’ya kadar izlenen türlere ait popülasyonlarda yüzde 68’lik bir azalma olduğunu belirtiyor. Bu hızla devam ederse, yakın bir gelecekte bizi bekleyen şey toplu bir yok oluş olacak. Bizzat bizlerin, yani kendi türümüzün sebep olduğu, bildiğimiz halde engel olmadığımız bir yok oluş… 

Yaban diye nitelediğimiz hayat, insanın doğa ile kurduğu ilişkiye dair aslında çok çarpıcı bir fikir verir bize. İnsanın evcilleştiremediği, kontrolü altına alamadığı, tüketemediği ve kendi faydası için kullanamadığı canlıların tamamına “yaban” deriz. Sadece kurdu, ayıyı kapsamaz yaban hayat, doğada kendi kaderini tayin etmek ve bir başına var olmak isteyen bitkileri de içine alır. Medeniyet ve kurduğumuz düzen adına adeta kurtulmamız gereken bir şeydir yaban. 

Habitatta ölçüsüz yayılışımız ve doğayı sınır tanımayan işgalimiz nedeniyle, yaban hayat ve insan karşılaşması artık çok daha sık oluyor. Yaban hayvanlarının kendi alanımıza girdiğini düşünüyor ve onları bir tehlike olarak kabul ediyoruz. Oysaki yaban hayat varlığını ve yaşam alanlarını daraltan bizleriz. Yasalar, bu türlerin avlanmasına ve zararlı kabul edilerek öldürülmesine izin veriyor ve türler üzerindeki baskı günden güne artıyor. 

Bu hızlı yok oluşu durdurmak istiyorsak, doğa ile uyumlu bir yaşam tesis etmenin yollarını aramalıyız. Yaban hayatı, dünya üzerindeki yaşamın ayrılmaz ve eşit bir parçası kabul etmeliyiz. Doğa ve canlılarla olan ilişkilenme biçimimizi çatışma üzerinden değil, ortak bir gelecek hayali üzerinden yeniden kurgulamalıyız. Doğada her şeyin ayrı bir değeri ve işlevi olduğunu bilerek, bu gezegenle ve tüm varlıklarıyla bir kader birliği yapmamız gerek. 

Bu nedenle kara avcılığı öldürmeyi amaçlayan bir spor değil, kontrol altına alınıp yasaklanacak bir faaliyet olmalı. Hayvanların yaşam hakkını, sadece evcilleştirip kendimize mal edindiğimiz için savunmamalıyız. Bizden ayrı olarak ve en az bizim kadar var olma ve gönenme hakları olduğunu kabul edip, doğa ile uyumlu ve sürdürülebilir bir yaşam için mücadele etmeliyiz.  

Dünyahali: https://apos.to/s/620e86fb8555d2000683412b

TÜM HAKLARI SAKLIDIR 2019 ©
Powered by